Bu gece gündeme bomba gibi düştü bu haber. Fabi Capello, 'Terry Meselesi' için İngiltere Futbol Federasyonu Başkanı David Bernstein ile yaptığı görüşme sonrası istifa etti. Terry gibi hayatı skandallarla geçen bir oyuncuyu bu kadar savunması yeterince enteresandı, bu konu sonrasında istifanın gelmesi daha da enteresandı. Büyük ihtimalle Terry konusu , işin tuzu biberi olmuştur. David Bernstein'ın amacı Capello'yu göndermekmiydi bilemem. Ama bu istifanın, İngiltere'nin önünü açacağı konusunda ümitlerim var. Zira, 2008'den beri Capello'nun neden İngiltere teknik direktörlüğüne getirildiğini düşünür dururdum. En basitinden, mantalite farkı çok büyük. İtalyan bir teknik direktörün İngiltere Mill Takımı başına geçmesi için, İtalyan futbolundan gerektiği kadar arınmış olması lazım bana göre. Bir milli takım, kendi liginin futbol tarzını yansıtır genellikle. İngiltere Milli Takımı da yansıtıyordu, ta ki Capello gelene kadar. Belki çok başarılı değildi turnuvalarda İngiltere. Ancak oynadığı futboldan keyif alırdım, İngiliz futbolunu görürdüm o Beckham'lı, Owen'lı çılgın takımda. Nefes almadan izlediğim maçları olmuştur zamanında.Ama Capello'nun gelişiyle bütün bu büyü uçtu gitti sanki.
2010 Dünya Kupası elemelerinde dokuz galibiyet ve bir mağlubiyet almıştı sadece İngiltere. Sağlamdılar, ancak keyif vermiyorlardı. Bu etkileyici eleme performansına rağmen kaç kişi İngiltere'yi favoriler arasında gösteriyordu? çok az. Bunun nedenlerinden biri de bariz Capello'ydu. Şansımıza Türkiye'de yayınlanıyordu ara sıra İngiltere'nin eleme veya hazırlık maçları. Ekran başında uyuduğumu hatırlıyorum bir Ukrayna maçında.Ardından gittikleri Dünya Kupası'nda güç bela çıktıkları gruptan sonra karşılarına makine düzeninde işleyen Almanya geldi. Lampard'ın sayılmayan golü maça damgasını vurdu ancak, o gol olsa bile İngiltere o turu geçebilir miydi? çok zor. Bunun başlıca nedeni İngiltere futbolu ve Capello arasındaki her an faaliyete geçme olasılığı yüksek 'doku uyuşmazlığı'ydı. İngiltere'nin o dinamik, yüksek tempolu futbolu, Capello'nun 'İtalyan İşi' futboluyla harman olamamıştı. Bolca da eleştiri aldı Capello turnuva sonrası. Ama Federasyon, devam etme kararı aldı İtalyan teknik direktörle. EURO 2012'ye de pek zorlanmadan katıldılar, ama yine de, kimse İngiltere'nin turnuvada başarılı olacağını düşünmüyordu. 'Terry Meselesi' bana göre İngiltere için umut ışığı niteliğinde oldu. Capello'nun gidişinin ardından yerine iyi bir İngiliz teknik direktörün gelmesi, özlediğimiz İngiltere'yi görmemiz için ilk adım olacaktır. An itibariyle Harry Redknapp ismi konuşulmaya başlandı bile. Gelirse yerinde bir hamle olur. Ama daha nice adaylar ön plana çıkacaktır. Bekleyip göreceğiz.
8 Şubat 2012 Çarşamba
5 Şubat 2012 Pazar
Futbol vasat, galibiyet önemli..
Maç öncesi, bu maçın o kadar da tempolu ve pozisyonlu geçmeyeceğini düşünenlerden biriydim. Çünkü Beşiktaş'ın yaratıcı tüm oyuncuları sakat veya cezalıydı neredeyse. Fenerbahçe'nin de vasat oyunu ve Stoch-Alex ikilisinin ayağına bakması, maçın fazla da bir şey vaad etmediğini gösteriyordu. Böyle geldi iki takım Şükrü Saraçoğlu stadına.Beşiktaş'ın ilk 11'i, mevcut eksikleri göz önünde bulundurursak iyi gibiydi.Kafamda iki soru işareti vardı; birincisi, Ersan'ın sakatlıktan yeni çıkmış olmasına rağmen ilk 11 başlaması ve başladığı yerin fransız olduğu sol bek olması.. İkincisi ise İbrahim Toraman yerine Necip'in oynamasının daha iyi olduğunu düşünmemdi. Fenerbahçe'de ise sakatlık sıkıntıları bulunan Emre ve Gökhan'ın ilk 11 başlaması ve yeni transfer Sow'un ilk 11 başlaması bana göre yanlış bir karardı. Ayrıca Beşiktaş taraftarının maça alınması önemli bir adımdı. Bu olaylar ve seçimler eşliğinde maç başladı.
Maça baskılı başlayan ve topla daha çok oynayan takım Fenerbahçe'ydi. Beşiktaş işin savunma yönüne ağırlık veriyordu ve bu savunmanın ardından yapılacak hücum denemeleri şüphesiz kontrataklar olacaktı. Nitekim aynen de öyle oldu; Beşiktaş iki tane ciddi kontratak yakaladı Holosko ile.. Ancak Slovak oyuncu paslarda başarısız olunca skor tabelası değişmedi. Beşiktaş iyi bir deplasman oyunu oynasa da, hücumunu iyi yaptığı ama savunması konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığı duran toptan golü yedi dakika 14'te Yobo'nun ayağından. Alex'in ortasında arka direkte topa dokunan Yobo, skor tabelasını değiştiren isim oldu : 1-0. Şüphesiz ki böyle bir gol yiyeceği düşüncesi yoktu Beşiktaş tarafında. Ancak adam paylaşımı konusunda sıkıntı yaşaması pahalıya mal oldu Siyah-Beyazlılar için. Son haftaların ve hatta sezonun parlayan isimlerinden Stoch'un, Tanju'nun kanadını duman etmesi pek iyi işaretler değildi Beşiktaş adına. Özellikle ilk yarım saat , Dünya'daki hiçbir insan Tanju'nun yerinde olmak istemezdi. Fenerbahçe topu iyi çeviriyordu ve bir ara topla oynama oranının ' Fenerbahçe %70-%30 Beşiktaş' olarak gördüm.Bu eksiklerle çok iyi bir hücum performansı beklemiyordum Beşiktaş'tan. Ama bu kadar da kötü olmasını beklemiyordum. İlk yarı konusunda Fenerbahçe ilk 11'i konusunda söylediklerimden ikisi gerçekleşti; Gökhan oyuna devam edemedi ve Sow etkisizdi. Daha ilk maçında bir derbiye çıkması ona pek yaramadı. Ayrıca Toraman, Alex'i iyi durdurmuştu. Bir de ilk yarıda Yobo-Pektemek arasında bir pozisyon yaşandı dakika 43'te ceza sahasında. Bana göre penaltıydı, verilebilirdi.
İlk yarının rengini çok açık bir renk olarak düşünürsek, ikinci yarının rengi ise bir o kadar koyuydu. İbre tam tersine dönmüştü ve topa sahip olup iyi pas yapan taraf Beşiktaş'tı. Ancak pası nerede yaptığın da oldukça önemliydi. Kartal'daki önemli eksikler, topun ceza sahasının içinde ve tehlikeli bölgelerde kullanılmasını çok zor kılıyordu. İyi top çeviriyordu Beşiktaş, ama herhangi bir negatif etkisi yoktu Fenerbahçe defansı için. Emre'nin de maça devam edemeyip yerini Selçuk'a bırakmasıyla Fenerbahçe konusundaki düşüncelerim gerçekleşti. Aykut Kocaman bir kumar oynadı ve bahsi kaybetti. İki değişiklik hakkını zorunlu bir biçimde kullanmış oldu böylece. Sow'un etkisiz oyunu devam ederken, Stoch da ilk yarıya nazaran zorlayamıyordu fazla Tanju'yu. Beşiktaş, topa sahip olmanın meyvesini, etkisiz Pektemek'in ara pasında Ernst'in kaleciyle karşı karşıya kalmasıyla aldı. Ancak Ernst kötü bir vuruşla takımını olası bir beraberlik golünden etti. Maçın birinci kırılma anı buydu. İkinci kırılma anı ise kornerden dönen topa, Ernst'in gelişine vuruşu ve bu vuruşun direkten dışarı gitmesiydi. Bu pozisyonlardan biri gol olsaydı, maç çok farklı noktalara gelebilirdi. Ancak Fenerbahçe bu iki pozisyonun dışında maçın sonuna kadar başka önemli bir pozisyon vermeyerek istediğini aldı diyebiliriz. 90+2'de futbol okullarında örnek olarak gösterilecek bir golle iki farkı yakaladı Fenerbahçe. Stoch'un topu enlemesine sürüp harika bir ara pasla topu Caner'le buluşturması, Caner'in bekletmeden topu penaltı noktasındaki Sow'a çıkarması ve Senegalli golcünün ilk golünü atması..
Fenerbahçe, lider Galatasaray'ın kazandığı haftada önemli bir galibiyet alarak puan farkının açılmasını engelledi. Ancak Beşiktaş için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Üç haftadır mağlup olan ve bu maçlar süresince tek bir gol dahi atamayan Siyah-Beyazlı ekip, liderin dokuz puan gerisinde bulunuyor. Ayrıca bu maçla birlikte ilk dörtteki yeri de tehlikeye girmeye başladı. Maç başlamadan önce Beşiktaş hakkındaki düşüncelerimde yanıldım. Ersan fazla sırıtmadı ve görevini yerine getirdi, aynı şekilde Toraman da.. Alex'i iyi marke etti ki zaten Toraman'ın en iyi yaptığı iş markajdır. Ancak pozisyon üretimindeki kısırlık, gol yollarında sıkıntı yaşamalarına neden oldu. Bu sıkıntıyı da üç haftadır yaşıyorlar. Tamam eksikler var, ancak bu kadar etkilememeli.Daha üretken olması lazımdı Beşiktaş'ın.
Fenerbahçe ise bu maçta Stoch-Alex ikilisinin yanında iyi bir savunmayı ekleyince maçı kazanmasını bildi. Ancak kötü oyun devam ediyor. Sarı-Lacivertlilerin iyi oynadığını hala söyleyemeyiz. Kadıköy'de bir şekilde kazanmaya devam etseler de, deplasmanlarda aynı şeyin olacağını pek sanmıyorum. Zira son 10 deplasman maçından sadece ikisini kazanmaları bu durumu net bir şekilde özetliyor. Fenerbahçe yavaş oynuyor, bireysel yeteneklerle ayakta kalmaya çalışıyor ve yenik duruma düştüğü anlarda ciddi sıkıntılar yaşıyor. Son maçlarda izlediğim tek sağlam Fenerbahçe, bu maçtaki Fenerbahçe'ydi. Form grafiği yükselmezse, puan farkı açılabilir. Ayrıca, bu maçta doğal olarak etkisiz kalan Sow'un yine de golünü atması büyük avantaj.. Moralini üst seviyelere çıkaracaktır bu gol Senegalli golcünün.
Maçın Adamı: Serdar-Yobo
Maçın Kırılma Anı: Ernst'in pozisyonları
Maça baskılı başlayan ve topla daha çok oynayan takım Fenerbahçe'ydi. Beşiktaş işin savunma yönüne ağırlık veriyordu ve bu savunmanın ardından yapılacak hücum denemeleri şüphesiz kontrataklar olacaktı. Nitekim aynen de öyle oldu; Beşiktaş iki tane ciddi kontratak yakaladı Holosko ile.. Ancak Slovak oyuncu paslarda başarısız olunca skor tabelası değişmedi. Beşiktaş iyi bir deplasman oyunu oynasa da, hücumunu iyi yaptığı ama savunması konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığı duran toptan golü yedi dakika 14'te Yobo'nun ayağından. Alex'in ortasında arka direkte topa dokunan Yobo, skor tabelasını değiştiren isim oldu : 1-0. Şüphesiz ki böyle bir gol yiyeceği düşüncesi yoktu Beşiktaş tarafında. Ancak adam paylaşımı konusunda sıkıntı yaşaması pahalıya mal oldu Siyah-Beyazlılar için. Son haftaların ve hatta sezonun parlayan isimlerinden Stoch'un, Tanju'nun kanadını duman etmesi pek iyi işaretler değildi Beşiktaş adına. Özellikle ilk yarım saat , Dünya'daki hiçbir insan Tanju'nun yerinde olmak istemezdi. Fenerbahçe topu iyi çeviriyordu ve bir ara topla oynama oranının ' Fenerbahçe %70-%30 Beşiktaş' olarak gördüm.Bu eksiklerle çok iyi bir hücum performansı beklemiyordum Beşiktaş'tan. Ama bu kadar da kötü olmasını beklemiyordum. İlk yarı konusunda Fenerbahçe ilk 11'i konusunda söylediklerimden ikisi gerçekleşti; Gökhan oyuna devam edemedi ve Sow etkisizdi. Daha ilk maçında bir derbiye çıkması ona pek yaramadı. Ayrıca Toraman, Alex'i iyi durdurmuştu. Bir de ilk yarıda Yobo-Pektemek arasında bir pozisyon yaşandı dakika 43'te ceza sahasında. Bana göre penaltıydı, verilebilirdi.
İlk yarının rengini çok açık bir renk olarak düşünürsek, ikinci yarının rengi ise bir o kadar koyuydu. İbre tam tersine dönmüştü ve topa sahip olup iyi pas yapan taraf Beşiktaş'tı. Ancak pası nerede yaptığın da oldukça önemliydi. Kartal'daki önemli eksikler, topun ceza sahasının içinde ve tehlikeli bölgelerde kullanılmasını çok zor kılıyordu. İyi top çeviriyordu Beşiktaş, ama herhangi bir negatif etkisi yoktu Fenerbahçe defansı için. Emre'nin de maça devam edemeyip yerini Selçuk'a bırakmasıyla Fenerbahçe konusundaki düşüncelerim gerçekleşti. Aykut Kocaman bir kumar oynadı ve bahsi kaybetti. İki değişiklik hakkını zorunlu bir biçimde kullanmış oldu böylece. Sow'un etkisiz oyunu devam ederken, Stoch da ilk yarıya nazaran zorlayamıyordu fazla Tanju'yu. Beşiktaş, topa sahip olmanın meyvesini, etkisiz Pektemek'in ara pasında Ernst'in kaleciyle karşı karşıya kalmasıyla aldı. Ancak Ernst kötü bir vuruşla takımını olası bir beraberlik golünden etti. Maçın birinci kırılma anı buydu. İkinci kırılma anı ise kornerden dönen topa, Ernst'in gelişine vuruşu ve bu vuruşun direkten dışarı gitmesiydi. Bu pozisyonlardan biri gol olsaydı, maç çok farklı noktalara gelebilirdi. Ancak Fenerbahçe bu iki pozisyonun dışında maçın sonuna kadar başka önemli bir pozisyon vermeyerek istediğini aldı diyebiliriz. 90+2'de futbol okullarında örnek olarak gösterilecek bir golle iki farkı yakaladı Fenerbahçe. Stoch'un topu enlemesine sürüp harika bir ara pasla topu Caner'le buluşturması, Caner'in bekletmeden topu penaltı noktasındaki Sow'a çıkarması ve Senegalli golcünün ilk golünü atması..
Fenerbahçe, lider Galatasaray'ın kazandığı haftada önemli bir galibiyet alarak puan farkının açılmasını engelledi. Ancak Beşiktaş için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Üç haftadır mağlup olan ve bu maçlar süresince tek bir gol dahi atamayan Siyah-Beyazlı ekip, liderin dokuz puan gerisinde bulunuyor. Ayrıca bu maçla birlikte ilk dörtteki yeri de tehlikeye girmeye başladı. Maç başlamadan önce Beşiktaş hakkındaki düşüncelerimde yanıldım. Ersan fazla sırıtmadı ve görevini yerine getirdi, aynı şekilde Toraman da.. Alex'i iyi marke etti ki zaten Toraman'ın en iyi yaptığı iş markajdır. Ancak pozisyon üretimindeki kısırlık, gol yollarında sıkıntı yaşamalarına neden oldu. Bu sıkıntıyı da üç haftadır yaşıyorlar. Tamam eksikler var, ancak bu kadar etkilememeli.Daha üretken olması lazımdı Beşiktaş'ın.
Fenerbahçe ise bu maçta Stoch-Alex ikilisinin yanında iyi bir savunmayı ekleyince maçı kazanmasını bildi. Ancak kötü oyun devam ediyor. Sarı-Lacivertlilerin iyi oynadığını hala söyleyemeyiz. Kadıköy'de bir şekilde kazanmaya devam etseler de, deplasmanlarda aynı şeyin olacağını pek sanmıyorum. Zira son 10 deplasman maçından sadece ikisini kazanmaları bu durumu net bir şekilde özetliyor. Fenerbahçe yavaş oynuyor, bireysel yeteneklerle ayakta kalmaya çalışıyor ve yenik duruma düştüğü anlarda ciddi sıkıntılar yaşıyor. Son maçlarda izlediğim tek sağlam Fenerbahçe, bu maçtaki Fenerbahçe'ydi. Form grafiği yükselmezse, puan farkı açılabilir. Ayrıca, bu maçta doğal olarak etkisiz kalan Sow'un yine de golünü atması büyük avantaj.. Moralini üst seviyelere çıkaracaktır bu gol Senegalli golcünün.
Maçın Adamı: Serdar-Yobo
Maçın Kırılma Anı: Ernst'in pozisyonları
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)