16 Eylül 2013 Pazartesi

Galatasaray | Ters Giden Ne?

Lige durgun başlayan, üç maç üst üste berabere kalan bir takımı eleştirmek pekala mümkündür. Hatta güzel ülkemin kıraathanelerinde çoktan asıp kesmeler başlamıştır. Ya da; ''İki zorlu deplasman üst üsteydi, yine de iyi atlatıldı. Antalyaspor maçı bir kazaydı.'' tarzı bir düşünce ile, yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlamış sorunlar göz ardı edilebilir. Bu iki tarz yaklaşım ile takımı değerlendiren çok sayıda insan var şu sıralar. Asıp kesme kısmını geçersek, takımı belirli noktalar doğrultusunda eleştirmek gayet doğal.


Takımı sadece televizyondan izleyip eleştirmek yerine, Antalyaspor maçında Türk Telekom Arena'ya giderek bir de çıplak gözle izledim ve kafamda birkaç sorun oldukça netleşti: Temposuzluk, rotasyon oyuncularının kalite yetersizliği ve en önemlisi; dizilişle birlikte vücut bulan takım olarak defans sorunu..

4-3-1-2 ve Defans

Geçtiğimiz sezon, devre arasında Sneijder ve Drogba'nın transfer edilmesiyle uygulanmaya başlanan ve alışma süresini göz ardı edersek gayet iyi kotarılan bir 4-3-1-2 vardı. Özellikle Şampiyonlar Ligi maçlarında, orta üçlüye gerekli yardımları getiren ön bölge oyuncularıyla beraber takım halinde yeterli bir savunma söz konusuydu. Orta üçlü de rakibin hücum yaptığı tarafa gerekli kaymaları düzgün ve kademeli bir biçimde yapınca, ligin ilk yarısındaki durgun Galatasaray yerini keyifli bir takıma bırakmıştı ve ŞL'de çeyrek final, ligde şampiyonluk gelmişti. Ancak bu sezon başlangıcı, geçen sezonun ikinci yarısında yakalanan havadan bir hayli uzakta. Bunun gözle görülür en önemli sebebi ise diziliş gibi duruyor. 4-3-1-2, defans kısmı nispeten kuvvetli, atletik ve hücuma da gerekli katkıyı yapabilecek yetenekli bek oyuncularıyla işleyen bir sistemdir. Orta üçlünün, rakip kanatlardan hücum ettiği takdirde kademeli ve doğru kaymalarla beklere yardım etmesi, bu sistemde elzemdir. Öndeki üçlünün de savunmayı önde başlatması, gerekli presleri yapması ve kademeli olarak topun arkasına en az iki kişi olarak geçmesi, sistemin işleyişinde önemli olan bir başka noktadır. Ancak bu sene başlangıcında Galatasaray'da, bunların neredeyse hiçbirini tam olarak göremedik. Özellikle öndeki üçlünün defans konusunda gerekli yardımları yapmaması ve beklerin formda olmayışı(Eboue)/yetersizliği(Balta), takımın akordunun bozulmasındaki en önemli etkenler.  Ne Burak, ne de Drogba önde baskıyı ve sürekli olarak defans yapmayı seviyor. Sneijder'in de devamlı olarak geriye yardım etmemesi, orta üçlünün fazladan yorulmasına ve top kapma/hücum şekillendirme süresinin uzamasına neden oluyor. Drogba-Sneijder-Burak üçlüsünün bu sistemde bir arada oynaması da, az önce belirttiğim sorunlar çerçevesinde takıma oldukça sıkıntı yaratıyor.  Çözüm kağıt üzerinde basit; kanatlı sisteme dönüp tek forvette ısrarcı olmak. Ancak bu üçlünün adeta 'kesilemez' olması, diziliş değişikliğinin önüne geçiyor. O zaman bir diğer çözüm olarak Burak'ın kanatta, Trabzonspor'daki rolüne bürünüp 'gizli forvet' olarak görev alması akla geliyor. Her ne kadar Hamit gibi defansif özellikleri olmasa da, Eboue'nin önünde çok fazla sırıtmaz Burak, defans açısından. Dörtlü defans önü de Melo-Selçuk, forvet Drogba ve arkası Sneijder, solda Bruma ile takım yağ gibi akabilir. Ancak yukarıda belirttiğim negatif noktalar pozitife dönerse, 4-3-1-2 ile günü kurtarmak mümkün olur yine.

Temposuzluk

Aslında bunun başlıca nedeni, takımın yaş ortalamasının yüksek olması. En basiti: 4-3-1-2'li ideal bir Galatasaray 11'inde, Semihten sonra en genç oyuncu 27 yaşında. Bruma gelmeden önce, takımda topu alıp giden, hızıyla mesafe kat eden ve adam eksilten oyuncu, kağıt üzerinde bir tek Amrabat'tı. Yerlerde sürünen performansına rağmen, o oyuna girince kanatta bir pas opsiyonu oluyor ve bu takıma olumlu anlamda yansıyordu. Ancak sadece PES'te gördüğümüz, adamın içinden geçme denemeleri, sol kanattan saçma kamikaze dalışları  ve muazzam bonservis bedeli sonucunda takımda istenmeyen adam ilan edildi. Sonuç olarak elde avuçta sadece Bruma var bu konuda. Antalyaspor maçında da gördük; Sabri ve Bruma oyuna girince takım toparlandı ve fena hücum organizasyonları ortaya çıkmadı. Burak'ın kafası maçta olsa belki de Galatasaray üç puanı alacaktı. Ancak Bruma-Sabri oyuna dahil olmadan önce ya stoperler pası beklere verip onlar orta sahaya aktarıyordu, ya da direkt toplarla Drogba'yı duvar olarak kullanmaya çalışıyordu takım. Bu her maçta uygulanıyor ve sonuç vermiyor. Takım yavaş kalıyor, bireysel olarak çaba sarfetmedikçe gol bulmak çok zor hale geliyor. Bruma bu konuda güzel bir hamle ama tek başına ne kadar yeterli olacaktır, soru işareti. Kötü kadro mühendisliği, yabancı sınırı ve gerekli hamlelerin yapılamaması sonucunda eldeki oyuncularla bir şey yapmak gerekiyor. Bunun en güzel çözümü de, kanatlara yönelip oradan tempo yapmak.  'Genç' ve hızlı olarak nitelendirebileceğimiz bir tek Bruma var ve sağ kanatta Hamit çok yavaş kalıyor. Hamit de yedeğe çekilip, az önce belirttiğim Burak(gizli forvet) ya da, Sabri seçeneği düşünülebilir.

Kadro Derinliği Sorunu

'Nasıl olsa yabancı sınırlaması problemi çözülür' mantığı doğrultusunda sürekli yabancı futbolcu arayarak(Bruma, Farfan, Nani vs.) geçen bir yaz transfer döneminden sonra Galatasaray yerli rotasyonu sıkıntısı oldukça büyük. Yabancı sınırlamasının, inanılmaz rahatsız edici bir kambur olduğunu belirtmekle beraber, mevcut kural bu ve buna göre transfer yapılması gerekiyordu.  Türk futbolcu kalitesi oldukça düşük ama 'el mahkum' olduğundan, gerekli bölgelere yerli oyuncu takviyesi elzemdi. Ancak, pek çaba sarfedilmedi bu konuda. En basit örneği yine Antalyaspor maçı: Selçuk, Sneijder ve bu sene kötü oynadığını kabul ettiğim ancak geçen sene neden eleştirildiğini bir türlü anlamadığım Hamit'in yokluğunda Emre, Engin ve Amrabat 11'deydi. Takım sanki şampiyonluk maçıymış ve yenilirsek elden gidiyormuş gibi panik ve dağınık oynadı. Boşa çıktıklarında bile hızlı ve düzgün pas akışını sağlayamayan Emre ve Engin ile özgüveni yerlerde olan bir Amrabat, şu an Galatasaray'da yedek olacak kapasitede bile olmadıklarını gösterdiler. Keza Hakan'ın alternatifsizliği, Erman ve Kazım'ın gönderilişi, bu sorunu iyice gün yüzüne çıkardı. Takımda sol bek, orta saha ve kanatlarda yerli rotasyon sıkıntısı mevcut ve bu kadar pozisyon için bu kadar sıkıntı, cidden çok fazla. Mesela, Cenk Şahin, Kerim Frei, Serdar Taşçı, Sefa Yılmaz, Atila Turan gibi seçenekler düşünülebilirdi. Seçenekler dahilinde olmalıydı.. 

Bu sorunlar doğrultusunda takımı eleştirmek gayet doğal. Günü kurtaracak çözümler dediğim gibi mevcut, ancak yaş ortalaması ve temposuzluk sorunu birkaç yıla yayılabilecek bir şey. En geç 2-3 yıl içinde kadroya tekrar ciddi katkılar yapmak gerekecek ve o güne kadar günü kurtaracak çözümlerle yama yapılıp başarı sağlanması olasılıklar dahilinde. Ayrıca, takımın istediğinde 4-3-1-2'yi pek olası gözükmese de kotardığını gördük. Real Madrid ve Beşiktaş maçı ile yükselişe geçilebilir. Geçtiğimiz iki sezona da durgun başlamıştı Galatasaray ve bir patlama noktası yakalayıp sezonun geri kalanını muazzam geçirmişti. Ancak yukarıda belirttiğim sorunlar, yavaş yavaş oluşan ve birkaç dönem içerisinde çözülmesi gereken sorunlar. İki sezondur iyi yönetilen ve başında Fatih Terim'in olduğu bir takımın da, bu sorunları önümüzdeki 1-2 yılda kılçıksız bir biçimde aşacağını düşünüyorum.