25 Ekim 2011 Salı

Koca Bir Sıfır..

Bazı maçlar olur, kıran kırana geçer, oyun durmaz, akıcı pozitif bir futbol oynanır , pozisyonlar hunharca kaçırılır ve 0-0 biter..Ancak bu maç o türden bir maç değildi. İki tarafın da hücum yapmaya pek niyeti olmadığı, bırakın hücumu iki pas yapmaya üşendiği, temposuz ve hakemin de zırt pırt düdük çalmasıyla negatif(daha ne kadar negatif olabilirse) etki ettiği bir maçtı..
Antalyaspor'un zaen galibiyet için çıkmadığı, Mehmet Özdilek'in sahaya sürdüğü 11'den belliydi. Fatih Terim ise çift forvet ve çok çalışkan , ancak üretkenlikten bir o kadar uzak bir orta saha ile maça başlamıştı.Maçın içinden yazılabilecek başka bir şey yok gibi.. Sahaya çıktılar, hiçbir şey yapmadılar.. 90 dakikayı, sanki işini sevmeyen bir memurun mesai saatinin bitmesini bekler gibi geçirdiler. 42.Dakika Elmander'in kafa şutu, 90+2 de Ali Tandoğan'ın topun gelişine düzgün volesi ve Muslera'nın kurtarışı.. Koca 90 dakikada akılda kalanlar sadece bunlardı..
Galatasaray'da ki yaratıcı oyuncu eksikliği bu maçta daha da ön plana çıktı. Engin'in , Kazım'ın sakatlığından sonra , Baros'un da maç içinde sakatlanıp çıkması , bu kısırlığı iyice gözler önüne serdi.Riera'dan bir şeyler beklenebilir ancak şu an ki formsuz durumu bu beklentiyi boşa çıkarıyor gibi.Bu yaratıcılık eksikliğiyle deplasmanlarda sıkıntılar yaşayabilir Sarı-Kırmızı'lı ekip.. Bu maçta biraz tempo yapsalardı , rahatça kazanabilirlerdi.Selçuk'u bu konuda daha efektif kullanmak bir çözüm olabilir.
Bir daha ki deplasmanda neler olur görecegiz..
Ayrıca maçtan önce ve maç esnasında Antalyaspor'lu taraftarların , Şehitlerimiz için yoklama çekmesi mükemmel bir fikirdi. Ekran başında tüylerim diken diken oldu..
Maçın Adamı : Antalyaspor Taraftarı..
Maçın Hareketei : Şehitlerimize yoklama yapılması..

20 Ekim 2011 Perşembe

Luzhniki'de bozguna uğramak..

Oynadığı ilk iki maçta 4 puan toplayan Trabzonspor lider olarak gitti Moskova'ya.. Kadroda önemli eksik olarak Burak ve Henrique göze çarpıyordu.Yine de ilk 2 maçta da Burak yoktu ve Trabzon haddini bilerek , sağlam bir futbol ortaya koymuştu ve başarılı olmuştu.
Ancak bu maça daha farklı olarak, biraz daha  atak futbolla başladılar.CSKA'nın da pek formda olmadığı düşünülürse mantıklı bir hareketti Şenol Hoca'nın taktiği... Bekler daha çok çıkmaya başladı bu maç ve Trabzon gayet iyi , pozitif bir futbol ortaya koyuyordu. Ancak Trabzon'un en zayıf halkası olan defansına karşılık , CSKA'nın en sağlam yeri forvetiydi. Hızlı ataklarla Doumbia-Love ikilisi tehlike yaratabilirdi.Golü de bu şekilde buldular.Love'ın mükemmel topuk pasıyla Tolga ile karşı karşıya kalan Doumbia düzgün bir vuruşla ilk yarının sonucunu belirledi : 1-0.
İkinci yarı da aynı şekilde oynadı iki takım ama Trabzon zaman geçtikçe CSKA'nın ekmeğine yağ sürerek riskleri aldı ve 2. golü kontratak sonucunda kalesinde gördü..
3.golü de Doumbia , Giray'ı adeta rezil ederek attı ve bozgun tamamlanmış oldu.
Trabzonspor bu maçta   daha önceki 2 maçta ki gibi oynasaydı en az beraberlikle dönebilirdi.CSKA'nın işine gelen futbol oynadılar ve bunun sonucunda da ilk mağlubiyetlerini aldılar.Avni Aker'De CSKA'yı mutlaka yenmeleri lazım ki tekrar avantajlı duruma geçsinler.
Umudumu koruyorum..
Maçın adamı : Doumbia Maçın Hareketi : Love'ın topuk pası..

Galatasaray 2-1 Bursaspor (Cimbom son nefeste)

Madem İstanbul'a geldim maçları yerinden izlememek ayıp olurdu.6.Hafta'nın en önemli maçını izlemek için TT Arena'da ki yerimi aldım.Çok zorlu bir maç olacağı aşikardı iki taraf için de , nitekim kıran kırana bir mücadele ile başladı maç.. Ancak daha baskılı başlayan taraf ,taraftarının da desteği ile Galatasaray oldu.Topu ceza sahası çevresine getirene kadar kontrollü ve sağlam paslar , oradan sonra hızlı ve seri paslarla hol aradılar.Bu baskının sonucunda gol de geldi; Engin'in son haftalardaki performansına yakışır şekilde , tek bir hareketle bütün defansı felç etti ve Elmander'e golü attırdı.Engin'in bu performans artışını Fatih Terim ile bağdaştırabiliriz bence.İlk yarı sonuna kadar üstün olan taraf Galatasaray'dı ancak iki fire verdi 30'lu dakikalarda Sarı Kırmızı'lı ekip...  Kazım'ın ve Engin'in adelesinde yırtık tespit edildi.10-15 gün tedavi süreci var ancak sahalara dönmeleri  en az 3 haftayı bulur.İkinci yarıya iki takım da kontrollü bir şekilde başladı.Ancak Galatasaray'ın skoru tutma isteği ve milli takımlardan dönen oyuncuların yorgun olması , maçın kontrolünü yavaş yavaş Bursaspor'a verdi. Bursaspor maçın kontrolünü almadı Galatasaray verdi evet , çünkü atak anlamında pek bir çabası yoktu Yeşil Beyaz'lıların. Tehlikeli ataklar da yaptı Bursaspor ancak tabiri caizse yüklenemedi Cimbom'un üstüne.Ama hafiften gol yavaş yavaş geliyorum diyordu , nitekim iyi yaptıkları bir işle , duran topla golü buldular Serdar Aziz ile.Bu gol Galatasaray'ı kendine getirdi diyebiliriz sanırım.Çünkü yorgun olmalarına rağmen bastırmaya başladılar ve ders niteliğinde bir golle durumu 2-1'e getirdiler 87'de..Melo-Sercan-Elmander'in tek pasları ve Baros'un bitirici vuruşu... 5 saniyede tek paslarla golü buldular.
Galatasaray'ın Arena'da bileğinin büküleceğini pek düşünmüyorum , çok iyi bir taraftar desteği ve sağlam bir oyun var .. Ancak hala o 'yaratıcı' oyuncu eksikliği göze çarpıyor..Riera biraz daha efektif oynasa bir nebze rahatlar Cimbom ancak şu aralar iyi oynamaya pek niyeti yok gibi Riera'nın.. Vasat bir performans sergiliyor ve birkaç haftaya daha ihtiyacı var.Gördüğüm kadarıyla yavaş yavaş sabrı azalıyor Galatasaray taraftarının , Riera çıkarken küçük küçük yuhalamalar geldi kulağıma ki hoş bir şey değil. Galatasaray her geçen gün daha iyiye gidiyor ve kolay kolay mağlubiyet yüzü göreceklerini sanmıyorum.
Ayrıca Sarı forma hoş olmuş beğendim :)
Bursaspor ise tipik sıkıcı futbolunu oynamaya devam ediyor. G.Birliği maçından ki iyi oyundan sonra umutlanmıştım ama pozitif futbol oynmaya pek niyetleri yok sanırım.
Hakem Hüseyin Göçek'in de pek formda olduğunu söyleyemem.
Maçın Adamı : Felipe Melo Maçın Hareketi : Galatasaray'ın 2.golü

15 Ekim 2011 Cumartesi

Hırvatistan : EURO 2008'in rövanşı..

Evet , Hırvatlar 11-15 Kasım'da ki play-off serisine bu gözle bakıyorlar ; rövanş..Slaven Bilic de '' 4 yıldır rüyalarımıza giriyor , bu maçı bekliyoruz'' diyerek bunu açıkça gösterdi zaten. Böylesine oturmuş , takım olma hüviyetine erişmiş bir takımın , bunun üstüne bu derece hırslanması beni tedirgin etmiyor değil.Milli Takım'ın şu durumu bu tedirginlik halimi daha da belirgin kılıyor.
2008'den bu yana , Hırvatistan Milli Takımı'nda fazla bir değişim olduğu söylenemez.Aksine 6 yıldır takımın başında aynı hoca var ; Slaven Bilic..Hırvatlara sınıf atlatan bir hoca oldu.Oyuncularına kazandırdığı ''takım olma'' ruhunun yanı sıra , takımın içinde bulunduğu disiplin de cabası..Kontrollü oynayan ve topla oynamayı seven bir takım görüntüsündeler.Zaten orta sahada ki oyuncularının kailtesine baktığımız zaman topla oynama konusunda pek sıkıntı çekmeyeceklerini söyleyebiliriz.Modric , Kranjcar ,Perisic , Rakitic gibi teknik kapasitesi ve pas yüzdesi yüksek , yaratıcı oyuncularıın arkasında orta sahanın defansif yükünü çeken Vukojevic gibi sağlam bir oyuncuları var.Ayrıca bu orta sahanın desteklediği kalburüstü forvetler de mevcut.Petric , Olic , Eduardo, Klasnic ve genç yıldız adayı Mandzukic.. Olic'in oynamayacagını düşünürsek diğer 4 isim gerek ceza sahasında bitirici vuruş , gerek adam eksiltme , gerekse ceza sahası dışından etkili şutları olan oyuncular.. En zayıf halkaları olarak defans hattını söylemek yanlış olmaz sanırım.Sağ bek olarak , o mevkinin gerektirdiği özellikleri pek barındırmayan stoperden devşirme  Corluka ,vasat altı Schildenfeld ,33'lük Simunic ve Strinic..Kalede ise sağlam bir tercih olan Pletikosa var..
Play-Off' serisine daha 1 aylık süre olması , Milli Takım'ın bir nebze de olsa toparlanması için umut vaad ediyor.Hırvatistan'ı yenmemiz için bu toparlanma evresi büyük önem taşıyor..Kilit noktalar ise vasat olsan Hırvat defansına pres yapmak ve kontrollü , toplu bir şekilde hücum-defans yapmak.Hırvatistan ile yetenek bakımından denk gibiyiz ve kazanmak için kontrollü olmamız şart.Ama hala EURO 2012 biletini kapma şansımız %20 bence.. Umutla bakmak için 11 Kasım'da ki ilk maç büyük ölçüde belirleyici olacaktır.

12 Ekim 2011 Çarşamba

Rezil grup performansı ve zorlu Play-Off..

Karamsar bir şekilde Play-Off'lara gelmiş bulunmaktayız.. Milli-Takım oynadıgı 10 maçta 5 galibiyet 2 beraberlik 3 maglubiyet aldı.. 17 puan topladık ve 13 gol atıp , 11 gol yedik.. Vasat altı bir performans olarak gözükebilir ancak , bizim için 'rezil' kelimesi daha iyi olabilir..Bence Play-Off'lara kalmayı hak etmedik. Neredeyse hiçbir şey oynamadan Play-Off'lara giden kaç takım vardır acaba..
Azerbaycan maçında da yine silik , idare eden bir futbol..O kadar üretkenlikten uzak bir takımız ki , Arda'nın, Hamit'in 40 metreden cektigi şutlarda heyecan yapıyoruz.Nitekim Azerbaycan defansının salaklıgı olmasa o golü pek atabilecegimizi sanmıyorum.Yine de şu ya da bu şekilde Play-Off'lara kalmayı başardık. Hani ' Play-Off' larda cok iyiyiz diye bagırıp duruyoruz ya , ben hangi Play-Off'lardan bahsettigimizi anlayamadım.. Hani şu İsviçre ile olan mı , yoksa Letonya faciası mı? :) tek başarımız Avusturya'yı ezip geçmemiz Dünya Kupası 2002 Play-Off'larında. EURO 2000'de bile 1-1 ve 0-0 ile geçtik İrlanda'yı.
Gelelim 11-15 Kasım'da oynayacagımız muhtemel rakiplerimize.. Portekiz,Hırvatistan,İrlanda,Çek Cumhuriyeti.. Hiçbiri kolay değil , hatta şu an için oynadıgımız futbola göre  hepsi cok zor ancak bu 4  takımdan gelmesini istedigim takımlar tabi ki İrlanda ve Çek Cumhuriyeti. Portekiz , Danimarka'da bir kazaya ugramış olabilir ama yinede kaliteli futbol oynadılar ve eğer eşleşirsek şansımız en fazla %5.Kanatlarda Nani-Ronaldo oldugu sürece pek şansımız oldugunu düşünmüyorum. Hırvatistan ise bizim Euro 2008'de onları 'şans eseri' yendiğimiz zamandan daha ilerideler şu anda  ve biz geriledik. Böle düşünüldügünde Hırvatistan'ın takım oyununu ve Modric'in yaratıcılıgını nasıl durdurabiliriz bu büyük bir merak konusu. Çek Cumhuriyeti ise daha yeni oluşum içerisinde olan bir takım ve onları geçen Haziran başında yenmiştik.Tek tercih edecegim  rakip Çekler. Çünkü ; Baros,Plasil,Rosicky,Necid gibi silahları olmasına rağmen daha düz bir takım görüntüsü çiziyor İrlanda'ya göre. İrlanda ise kalbur üstü oyuncu sayısının fazla oldugu ve başında Trapattoni gibi 'kurt'  hocanın görev yaptıgı bir takım. Tandemde O'Shea ve Dunne gibi saglam adamlar var.Genç yetenekler Coleman , Shane Long , McGeady cabası.. Robbie Keane , Damien Duff , Walters , Lawrence gibi oyuncular dikkat çekiyor.
Sonuç olarak Play-Off'larda bu futbolla EURO 2012'ye katılma şansımız %20 yi geçmez. Tek umudum daha önce de yazdıgım gibi gazla çalışan bir takım olmamız.Ama başımızda o gazı verecek bir Türk hoca olmadığı için böyle bir durumunda söz konusu olacagını sanmıyorum.Gol ortalamamız 1.30 oldugu düşünülürse karşımızdaki 4 'takım'a gol atma imkanımız ne kadar olacak büyük merak konusu.
Umarım 11-15 Kasımda formanın hakkını verirler ve tekrar Türk olmanın verdiği cesaretle futbol oynayıp EURO 2012 biletini alıp beni yanıltırlar.
Saygılarımla..

7 Ekim 2011 Cuma

Lokavt bitimine kadar aranan kan..

Galatasaray Zaza Pachulia ile kesin olarak anlaşmış lokavt bitimine kadar.. 2-3 yıldır aranılan 5 numarayı buldu Mahmuti  sonunda , aranan kan olacaktır tahminimce . Kalıplı ve tam Galatasaray'ın aradıgı  türde bir oyuncu.. Tek sorun lokavt bitimine kadar anlaşılmış olması.Bakalım NBA ne zaman başlayacak :)

6 Ekim 2011 Perşembe

Rijkaard ve müslüman olma ihitmali..

Bazı sitelerde çıkan haberlere göre Galatasaray eski teknik direktörü Frank Rijkaard müslüman olucakmış , çevresinden bilgi ediniyormuş Suudi Arabistan'da.. Galatasaray'a pek bi yararı dokunmadıgı aşikar ancak Müslüman ülkelerde geçirdiği zamanlar ona dinin kapılarını açmış sanırım , hayırlı olsun diyelim :)

Milli Maçlar Öncesi..

Kimine göre Milli Takım'ın en kritik maçlarından biri oynanacak yarın , kimine göre hayatın durduğu an olacak  .. Bana göre de çok önemli bir maç  ve şu an Türkiye'de heyecan dorukta (mı)?
Bence pek dorukta değil.Eskisi gibi bir heyecan yok gibi sanki ülkede.. Gündem (şike , Ersun Yanal , 3 büyükler ) böyle olduğu sürece Milli Takım'a nasıl odaklanacaksın değil mi? nasıl Milli Takım moduna girilir ki? sonuçta oyuncuların kafasında daha önemli sorunlar var ki bu da kamptaki açıklamalarına yansıyor görüldüğü gibi.. Arda Turan , Burak Yılmaz en başta gelenler bu konuda.. Hep kafada kendi kulüpleri ve eski kulüpleri , eleştiriler var..
Ancak böyle mi olmalı?  Milli Takım kampında bulunan oyuncular Milli formadan bu kadar  alakasız açıklamalar mı yapmalı?
Tabi ki hayır.. Çok değil 2-3 sene önce Milli Takım'ın kamplarında tamamen ülkesine odaklı futbolcular görmeye alışkındık.. Ancak son 1-2 yılda çok şey değişti görüldüğü gibi. Özellikle şike soruşturmasından sonra Milli Takım 2. 3. plana atıldı desem yeridir. Bir Türk olarak bu durum gerçekten içimi  acıtıyor. EURO 2008 de sevinçten çıldırırken , şimdi neredeyse hiç heyecan kalmaması pek hoş değil.
Bu durumun ortaya çıkmasında önemli etkenler var ; 1- Futbolun Ticari bir yer olarak görülmesi , güzel futboldan çok para odaklı olması.. bu durum kulüp takımlarının daha önde olması sonucunu doguruyor , Milli maç araları olsa bile. ''FİFA virüsü'' sözü de bu durumdan çıktı zaten. 2- TFF'nin Hiddink'i takımın başına getirmesi. Ben hala yerli hocadan yanayım , hep de bu yanda olacagım. Milli duyguları yaşayabilecek , bunu oyuncularına aktarabilecek bir Teknik Direktör olması lazım takımın başında , para için gelen , maçlardan 4-5 gün Türkiye'ye gelip arada sırada kulüplerin maçını izleyen bir hoca değil.. Bunlar en önemli etkenler. tabi siyasi vs etkiler de söz konusu olabiliyor.
Gelelim Almanya maçına.. en azından beraberlik alınması gereken bir maç.Kazakistan ve Avusturya maçlarında oynanan 'Fazla' kontrollü futbolun  grupta oynanması gereken 3 maçtan biri. Diğer ikisi Almanya deplasmanı ve Belçika deplasmanıydı , Belçika deplasmanında nispeten iyiydi ancak Almanya deplasmanında bu oyunu oynayamadık.. Ama bu maçta gerçekten böyle bir futbol gerekli.Karşımızda oynayacak takım , makine düzeninde işleyen , iskelet bir kadrosu bulunan , deneyimli ve genç oyuncuların harmanlandığı disiplinli bir takım.Mesut Özil etrafında  oynuyorlar , takımı yöneten adam Özil..Tabi oynarsa o da ayrı bir tartışma konusu , umarım oynamaz.Genellikle 4-2-3-1 sistemiyle oynayan , kanatları etkin biçimde kullanıp  kanat oyuncularının ceza sahasına girmeye çalıştığı bir takım.Milli Takım bu maçta ileride basmaktan ziyade , topun arkasına geçip kontrollü bir şekilde alan kapatarak oynaması lazım..Arka tarafta az adamla kalırsak Podolski , Götze gibi sprinter ve adam eksiltebilen oyuncular rahatlıkla sonuca gidebilir.Umarım bunu başarırız , pek ümitli değilim ancak bir beraberlik cıkarırsak gayet iyi olur.
Ancak bu  maçı atlatırsak iş bitmeyecek. 2. bitirmemiz halinde Play-Off'lar olacak.. En iyi 2. olma ihtimalimiz güneşin batıdan dogması kadar imkansız bana göre. Play-Off'larda ise Slovakya , Bosna-Hersek , İsveç , Danimarka , Sırbistan gibi takımlar gelebilir ve benim Play-Off'lara kalırsak eğer , 2012 ye katılma umudum yok denecek kadar az. En azından şu an ki duruma göre. Tek güvencem gazla çalışan bir takım olmamız ve dengesiz bir takım olmamız. Çok iyi de oynayabiliriz. Umarım beni yanıltırlar.
Hakkımızda hayırlısı, maçtan sonra Değerlendirme yazısında görüşmek üzere.

4 Ekim 2011 Salı

Umut ışığı büyüyor..

Eskişehirspor maçında takımın yavaş yavaş oturduğunu , ancak 2-3 haftaya daha ihtiyacı olduğunu salık vermiştik.Bu hafta zayıf , kadrosu dagılmış , kaostan kurtulmaya çalışan mütevazı Ankaragücü deplasmanındaydı Sarı-Kırmızılı ekip.. Yine maça iyi ve sağlam başladılar , ayağa pas ve basit oyunla oyunu kontrol altına aldılar. O merakla beklenen '3000.gol' u atıcak talihli için birçok aday sayabilirdik , ama bu adayların arasında Rajnoch olmayacağı kesindi. Selçuk'un duran topları iyi kullanmasının semeresini bu maçta da gördü Galatasaray.İyi bir top kesti ve Rajnoch tehlikeyi uzaklaştırıyım derken topu kendi filelerine gönderdi.Tabi bu arada Ziya Doğan'ın taktiği tipik 11 kişi savunma ve Tisdell gibi hızlı adamlarla gol aramaktı.. Ancak erken gelen golden sonra Ziya Hoca'nın planları alt üst oldu desek yeridir sanırım.Golden sonra Ankaragücü riske girmeye 'kalkıştı'.. evet sadece 'kalkıştı' çünkü atak oynayacak , üretken olabilecek oyuncuları neredeyse yok ve bu risklerden birinde kalelerinde 2.golü gördüler.Engin Baytar'ın kaptığı topta uzun zamandır yabancı oldugu bir atak yaptı Galatasaray : Kontratak. 50 metre sürdü topu Engin ve Selçuk'un önüne bıraktı orta sahada.O da Kazım'ın önüne bıraktı ve Kazım çok temiz vurdu çaprazdan.. Sezon başından beri istekli ancak hücumda üretken olamayan Kazım için büyük moral oldu diyebiliriz çünkü defansif anlamda inanılmaz oynuyor Kazım , Sabri'ye cok iyi yardım ediyor..Böyle oynadıgı sürece ilk 11'de ki yeri garanti gibi. 2-0 dan sonra yine kontağı kapattı Galatasaray ve kontrollü oynamaya başladı ilk yarı sonuna kadar.. Ama buna sezon başından beri hiç anlam veremiyorum çünkü karşındaki rakip senden iyi bir takım değil ve 2-0 dan sonra bayağı bozulmuş durumda. Daha iyi oynayıp farkı arttırmak yerine hemen kontağı kapatıyor Galatasaray. Tabi iyi rakiplere karşı bunu yapabilirsin , hatta en dogrusu bu olur ancak böyle bir takım yakalamışken karşında averajını arttırman pek olası..Fatih Hoca'nın yeni huyu bu aslında , eski zamanları olsa frene basmazdı..
2.yarıya yine oyunu kontrol ederek başladı Galatasaray ve maçı da böyle sürdürdü genel anlamda. Ara sıra Ankaragücü'nün cılız ataklarını saymazsak hiç sıkıntı yaşamadılar.3.gol ise yine Baros'un yarattığı penaltıdan geldi. Dogru bir penaltıydı ve penaltı atışını da Baros gole çevirdi.. Yedek kaldıktan sonra daha hırslı görünüyor Baros ve Fatih Hoca'nın da istediği buydu , 1 gol atıp 2 penaltı yaptırdı Çek forvet ve ilk 11'i ne kadar çok istediğini göstermiş oluyor böylece..
Galatasaray takım olma yolunda önemli adımlar atmaya devam ediyor. Ujfalusi stopere daha cok yakıştı ve orda kalması gerek bence , yanına da Servet gelince daha iyi olacağı aşikar ancak Gökhan'ın da düzelen bir performansı olduğu kesin.Muslera bu maçta güven verdi Rajnoch'un şutunu iyi cıkardı ters ayakta olmasına rağmen. Selçuk-Melo ikilisi ise kusursuz. Kazım'ı söylemiştik  , Elmander ise ortalama oynuyor ve işini yapıyor   bu da şimdilik yeterli. Ama ayrı bir parantez açmak istediğim oyuncu Engin Baytar ; Eskişehir maçındaki pozitif oyununu bu maçta ikiye katladı , eski negatif agresifliğinden eser yok ve ilk 11'de yerini almış gibi gözüküyor şimdilik. iyi top dagıtıyor gerekirse kanatlara da geliyor , inanılmaz bir düzelme söz konusu.
Sonuç olarak Fatih Hoca'nın 'sihirli değneği' takıma değmiş gibi gözüküyor.. Tahminimce 2 hafta sonra tam olarak takım görüntüsü verecektir Galatasaray , tahminlerimiz tutacak gibi.
Ankaragücü ise kaliteli oyuncularını kaybetmesinin büyük sıkıntısını çekiyor.Kulübü yanlış yönetenler , kulüpten prim sağlamaya çalışanlar takımı bu hale getirdiler.Geçen sene Vittek-Sestak oynarken forvette şimdi Ergin Keleş oynuyor. Ziya Doğan'ın yapabileceği fazla bir şey yok gibi bu durumda. Biraz daha  atak oynarlarsa lige renk katarlar ancak düşme adaylarımın 1.sırasında Ankaragücü bulunuyor.